İçinde ulak olan toplam 73 kelime var. İçerisinde ULAK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ulak olan kelimeler listesine ya da sonu ulak ile biten kelimeler listesine göz atmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu: Kelime Bulma Makinesi .
Harf Sayısına Göre Kelimeler
15 Harfli Kelimeler
göz kulak olmak, kulak kabartmak, kulak altı bezi, kulaktan kulağa, kabakulak olmak, kulak kabartmak
14 Harfli Kelimeler
kulak kesilmek, kulak kıvırmak, kulak misafiri, kulaktan dolma, mülakat vermek, mülakat yapmak, kulak sadakası, yelken kulaklı, kepçe kulaklık, kulak kesilmek, kulak kıvırmak
13 Harfli Kelimeler
kulak kepçesi, kulaklı somun, kalem kulaklı, kabakulak otu, ulak çıkarmak
12 Harfli Kelimeler
kulak tutmak, kulak vermek, kulak vermek, kulak çivisi, kulak demiri, kulak kulağa, kulak memesi, kulak tıkacı, mülaki olmak, uzun kulaklı, yelken kulak, devede kulak, kulak tutmak
11 Harfli Kelimeler
el ulaklığı, kulak asmak, kulakdavulu, kulak erimi, kepçe kulak, kulaksızlık, kulak asmak
10 Harfli Kelimeler
Kamışkulak, kulak zarı, orta kulak, sulak alan
9 Harfli Kelimeler
Ekşikulak, Kulaktozu, Karakulak, Karakulak, Kabakulak, dış kulak, özel ulak, Sulakyurt
8 Harfli Kelimeler
Kulaktan, Kulaksız, Kulakçık, Kulaklık, Sulaklık, iç kulak, sulakiye
7 Harfli Kelimeler
Kulakçı, Kulaklı, Mülakat
6 Harfli Kelimeler
Mülaki, çülaki, çulaki
5 Harfli Kelimeler
Bulak, Kulak, Kulak, Sulak, Kulak
4 Harfli Kelimeler
Ulak
Bazı Kelimelerin Anlamları (Kaynak: TDK)
Bulak
[isim] Kaynak, pınar
Ekşikulak
[isim] Kuzukulağı
Kulak
[isim] Başın her iki yanında bulunan işitme organı; Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü; Balıklarda başın iki yanında bulunan ve ağızdan alıp solungaçlardan geçirdiği suyu dışarıya vermeye yarayan yarıklardan her biri; Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu; Sabanın toprağa giren kısmının iki yanında bulunan ve toprağı yollara dökmeye yarayan parça; Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri; Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği
""Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum."; "Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu.""
[isim] Başın her iki yanında bulunan işitme organı; Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü; Balıklarda başın iki yanında bulunan ve ağızdan alıp solungaçlardan geçirdiği suyu dışarıya vermeye yarayan yarıklardan her biri; Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu; Sabanın toprağa giren kısmının iki yanında bulunan ve toprağı yollara dökmeye yarayan parça; Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri; Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği
""Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum."; "Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu.""
[isim] Başın her iki yanında bulunan işitme organı; Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü; Balıklarda başın iki yanında bulunan ve ağızdan alıp solungaçlardan geçirdiği suyu dışarıya vermeye yarayan yarıklardan her biri; Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu; Sabanın toprağa giren kısmının iki yanında bulunan ve toprağı yollara dökmeye yarayan parça; Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri; Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği
""Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum."; "Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu.""
Kulak
[isim] Başın her iki yanında bulunan işitme organı; Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü; Balıklarda başın iki yanında bulunan ve ağızdan alıp solungaçlardan geçirdiği suyu dışarıya vermeye yarayan yarıklardan her biri; Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu; Sabanın toprağa giren kısmının iki yanında bulunan ve toprağı yollara dökmeye yarayan parça; Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri; Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği
""Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum."; "Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu.""
[isim] Başın her iki yanında bulunan işitme organı; Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü; Balıklarda başın iki yanında bulunan ve ağızdan alıp solungaçlardan geçirdiği suyu dışarıya vermeye yarayan yarıklardan her biri; Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu; Sabanın toprağa giren kısmının iki yanında bulunan ve toprağı yollara dökmeye yarayan parça; Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri; Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği
""Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum."; "Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu.""
[isim] Başın her iki yanında bulunan işitme organı; Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü; Balıklarda başın iki yanında bulunan ve ağızdan alıp solungaçlardan geçirdiği suyu dışarıya vermeye yarayan yarıklardan her biri; Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu; Sabanın toprağa giren kısmının iki yanında bulunan ve toprağı yollara dökmeye yarayan parça; Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri; Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği
""Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum."; "Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu.""
Kulaktan
[zarf] Sadece duyarak, dinleyerek
""Fırat sultan bu okçu şehzadeye kulaktan âşık olmuş.""
Kulaksız
[sıfat] Kulak kepçesi olmayan
Kulakçı
[isim] Kulak, burun, boğaz hekimi
Kulaklı
[sıfat; isim; isim] Kulağı herhangi bir biçimde olan; Kulağa benzer çıkıntısı olan; Sapının ucunda kulak biçiminde iki geniş çatalı bulunan bir çeşit yatağan; İki tarafında tutulacak yeri olan yayvan tencere, kazan
""Küçük kulaklı.""
Kulakçık
[isim] Kalbin üst bölümünde bulunan ve sağdaki ana toplardamarlardan, soldaki akciğer toplardamarlarından kanı alıp karıncıklara veren iki boşluğun adı
Kulaklık
[isim] Kulakları soğuk, rüzgâr vb. dış etkilerden korumak için kulak kepçesini örtecek biçimde yapılmış kılıf; Radyo, telefon, telsiz vb.nde kulak ile verici arasında ses bağlantısı kurmaya yarayan araç; Ağır işitenlerin daha iyi işitebilmek için kulaklarına taktıkları pilli araç
Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü