İçinde akmak olan toplam 141 kelime var. İçerisinde AKMAK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında akmak olan kelimeler listesine ya da sonu akmak ile biten kelimeler listesine göz atmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu: Kelime Bulma Makinesi .
Harf Sayısına Göre Kelimeler
15 Harfli Kelimeler
dümenine bakmak, açıkta bırakmak, arkada bırakmak, arkada bırakmak, askıda bırakmak, başsız bırakmak, ciğerini yakmak, çıkarına bakmak, gül gibi bakmak, hasret bırakmak, çaresine bakmak, gemileri yakmak, geriye bırakmak, ikmale bırakmak, kazaya bırakmak, ne gözle bakmak, oluk gibi akmak, rahatına bakmak, sefasına bakmak, yüz yüze bakmak, ortada bırakmak, kafasına kakmak, geride bırakmak, öpücük bırakmak
14 Harfli Kelimeler
bıyık bırakmak, cin cin bakmak, bön bön bakmak, dik dik bakmak, kurdele takmak, keyfine bakmak, icabına bakmak, maruz bırakmak, merhaba çakmak, mesaj bırakmak, yan yan bakmak, oluruna bakmak, rahat bırakmak, sel gibi akmak, sel olup akmak, yüzünden akmak, zaman bırakmak, şansa bırakmak, sınıfta çakmak, toprağa bakmak, tepeden bakmak, tesir bırakmak, üstünden akmak, zevkine bakmak, pis pis bakmak, altını yakmak
13 Harfli Kelimeler
aklına takmak, aklını takmak, canını yakmak, başını yakmak, davaya bakmak, etki bırakmak, çakmak çakmak, çakmak çakmak, çengel takmak, gözlük takmak, yaya bırakmak, kafaya takmak, kibrit çakmak, yoluna bakmak, yuları takmak, peşine takmak, su gibi akmak, şimşek çakmak, tırnak takmak, vitese takmak, tadına bakmak, teller takmak, umut bırakmak, ümit bırakmak, üstten bakmak, işaret çakmak, hafiye takmak, üstten bakmak
12 Harfli Kelimeler
Çakmaklaşmak, abayı yakmak, boş bırakmak, çocuk bakmak, eline bakmak, içini yakmak, kâr bırakmak, önüne bakmak, külah takmak, lakap takmak, nişan takmak, pay bırakmak, selam çakmak, sıcak bakmak, yüzük takmak, temel kakmak, türkü yakmak
11 Harfli Kelimeler
Çakmaklaşma, Çakmakçılık, aç bırakmak, fala bakmak, çakmak taşı, gönlü akmak, kulp takmak, iş bırakmak, iz bırakmak, yere bakmak, pata çakmak, çakmaklamak, borç takmak
10 Harfli Kelimeler
can yakmak, cep yakmak, baş yakmak, ele bakmak, gözü akmak, hor bakmak, mum yakmak, yan bakmak, para akmak, nal çakmak, söz çakmak, yağ yakmak, çakmaklama, oda yakmak
9 Harfli Kelimeler
Çakmaksız, Çakmaklık, ad takmak, ip takmak, kan akmak
8 Harfli Kelimeler
Bırakmak, Çakmaklı, Çakmakçı
6 Harfli Kelimeler
Bakmak, Çakmak, Çakmak, Çakmak, Kakmak, Yakmak, Yakmak, Takmak, Yakmak, Yakmak
5 Harfli Kelimeler
Akmak
Bazı Kelimelerin Anlamları (Kaynak: TDK)
Akmak
[-den; nsz; -e; nsz; nsz; -le; nsz; nsz; nsz] Sıvı maddeler veya çok ince taneli katı maddeler bir yerden başka bir yere doğru gitmek; Bu gibi maddeler aşağıya, yere düşmek; Sıvı bir madde bir yerden çıkmak; Bir kap veya bir yer, içindeki veya üstündeki sıvıyı sızdırmak; Art arda ve toplu olarak gitmek; Kumaş yıpranıp iplikleri erimeye başlamak; Boya birbirine karışmak; Sürüp gitmek; Zaman çabuk geçmek; Karışmak, katılmak; Çabucak savuşmak, ortadan kaybolmak
""Eskiden Sakarya, bu köprünün altından akarmış."; "Üstünden sular akıyor."; "Kova akıyor. Dam akıyor."; "Öfkeli insanlar, el ele, omuz omuza Taksim'e doğru akıyorlardı."; "... çarşafın kumaşı da yer yer akmış, buruşmuştu."; "Nedim divanında bir kaside vardır, müjgân üstüne, hicran üstüne, umman üstüne kafiyeleri ve redifleriyle akar.""
Bakmak
[nsz; nsz; nsz] Bakışı bir şey üzerine çevirmek; Aramak; Bir şeyin yüzü bir yöne doğru olmak; Bir şeyin gelişmesi veya iyi bir durumda kalması için emek vermek; Beslemek, geçindirmek; Bir iş birinden beklenmek; Hastayı muayene etmek; Tedavi etmek için ilgilenmek; Yoklamak, incelemek, denemek; Bir işi yapmak, bir işi yapmakla görevli olmak; İlgilenmek; Uğraşmak, meşgul olmak; Yapılabilmesi bir şeye bağlı bulunmak; Gözetmek, korumak; Renklerde benzemek, andırmak; Önem vermek, önem vererek üzerinde durmak; Anlamak, farkına varmak; Başka bir şeyle ilgilenmeyip elindeki veya önündeki işle uğraşır olmak; Bebeğin veya çocuğun eğitim ve bakımıyla ilgilenmek
""Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim."; "Bak şu işe!"; "Limana bakan penceresinden deniz görünürdü."; "Üç çocuklu bir aileye bakıyor."; "Evin bütün işleri bana bakıyor."; "Git bak bakalım, evdeler mi? Şu hesaba sen de bak. Yemeğin tadına bakar mısınız?"; "Pasaport işine polis bakar."; "Baktılar, ettiler, ilaç, tedavi, faydası olmadı."; "Çocuğum, sen derslerine bak."; "Bu iş beş bin liraya bakar."; "Bu kumaşın rengi yeşile bakıyor."; "Aşka kutsal gözle bakanları üzmekten korkarım."; "Bazı akşamlar bakarım Halil savuşur, nereye gittiğini de kimseye söylemez."; "Yemeğini yemene bak! Vaktini boş geçirmemeye bak!"; "Kadınlar, iş dönüşü çocuk bakıyor, yemek hazırlıyorlardı, o yorgunlukla.""
Bırakmak
[-i; nsz; nsz; nsz; nsz; nsz; nsz; -e; -i; nsz; -i;] Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak; Koymak; Bir işi başka bir zamana ertelemek; Unutmak; Bulunduğu yeri veya durumu değiştirmemek; Saklamak, artırmak; Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, görevlendirmek; Engel olmamak; Sarkıtmak; Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmak; Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmek; Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak; Bıyık veya sakal uzatmak; Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak; Boşamak; Kötü bir durumda terk etmek; Ayrılmak, terk etmek; Sınıf geçirmemek, döndürmek; Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek; Bakılmak, korunmak için vermek; Yanına almamak, yanında götürmemek; Sahiplik hakkını başkasına vermek; Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak; Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmek
""Filan hekim dediler, geldi baktı, anlamadı / Bırak ki anlasalar var mı çare hiç, ne gezer."; "Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı."; "Gezmeyi haftaya bıraktık."; "Acaba eldivenlerimi nerede bıraktım?"; "Paranın bir kısmını bırak!"; "Cemal Paşa'da anlamadığı işi ehline bırakmak meziyeti vardı."; "Bırak, burasını benim defterimden okuyayım."; "Saçlarını omzuna bırakmış."; "Hayata gözlerini kaparken ardında yedi yaşında bir oğul, on iki yaşında bir kız bırakıyordu."; "Gerçekten sigarayı bıraktı, bıraktı ama huzuru da sükûnu da kalmadı."; "Bu yazarın bir de Fransızca kitabını almıştım ama sıkılmış bırakıvermiştim."; "Bıraksam acaba beyaz bir çift güvercin gibi uçarlar mı?"; "Bıraktıkları zevcelerini yine canları isterse tekrar alabilirler."; "Mahalle arasındaki küçük dükkânını bırakarak karısını, şehrin başka bir tarafında bir eve yerleştirdi."; "Öğretmen üç tembel çocuğu bıraktı."; "Başkalarına on ikiye veriyoruz ama, sana onar kuruştan bırakayım."; "Eşyamı size bırakacağım."; "Telgrafhanede bir zabit bırakarak işinin başına gitmesini rica ettim."; "Bizim komşu bütün malını Kızılay'a bırakmış."; "İz bırakmak. Leke bırakmak.""
Çakmaklı
[isim] Çakmak taşı ve zemberekle ateş alan bir tür tüfek
Çakmaklaşma
[isim] Çakmaklaşmak durumu
Çakmaklaşmak
[nsz] Göz çakmak çakmak olmak, kızarmak ve iyice açılmak
Çakmak
[isim] Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası; Çelik, taş, cam, plastik vb. maddeden yapılmış gaz veya benzinle dolu tutuşturma aleti; Tabanca veya tüfeklerde bulunan tetik düzeni
""Nasıl oldu bilmem, eğilip yakarken çakaralmaz çakmak kıvılcım çıkardı.""
[isim] Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası; Çelik, taş, cam, plastik vb. maddeden yapılmış gaz veya benzinle dolu tutuşturma aleti; Tabanca veya tüfeklerde bulunan tetik düzeni
""Nasıl oldu bilmem, eğilip yakarken çakaralmaz çakmak kıvılcım çıkardı.""
[isim] Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası; Çelik, taş, cam, plastik vb. maddeden yapılmış gaz veya benzinle dolu tutuşturma aleti; Tabanca veya tüfeklerde bulunan tetik düzeni
""Nasıl oldu bilmem, eğilip yakarken çakaralmaz çakmak kıvılcım çıkardı.""
Çakmak
[isim] Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası; Çelik, taş, cam, plastik vb. maddeden yapılmış gaz veya benzinle dolu tutuşturma aleti; Tabanca veya tüfeklerde bulunan tetik düzeni
""Nasıl oldu bilmem, eğilip yakarken çakaralmaz çakmak kıvılcım çıkardı.""
[isim] Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası; Çelik, taş, cam, plastik vb. maddeden yapılmış gaz veya benzinle dolu tutuşturma aleti; Tabanca veya tüfeklerde bulunan tetik düzeni
""Nasıl oldu bilmem, eğilip yakarken çakaralmaz çakmak kıvılcım çıkardı.""
[isim] Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası; Çelik, taş, cam, plastik vb. maddeden yapılmış gaz veya benzinle dolu tutuşturma aleti; Tabanca veya tüfeklerde bulunan tetik düzeni
""Nasıl oldu bilmem, eğilip yakarken çakaralmaz çakmak kıvılcım çıkardı.""
Çakmak
[isim] Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası; Çelik, taş, cam, plastik vb. maddeden yapılmış gaz veya benzinle dolu tutuşturma aleti; Tabanca veya tüfeklerde bulunan tetik düzeni
""Nasıl oldu bilmem, eğilip yakarken çakaralmaz çakmak kıvılcım çıkardı.""
[isim] Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası; Çelik, taş, cam, plastik vb. maddeden yapılmış gaz veya benzinle dolu tutuşturma aleti; Tabanca veya tüfeklerde bulunan tetik düzeni
""Nasıl oldu bilmem, eğilip yakarken çakaralmaz çakmak kıvılcım çıkardı.""
[isim] Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçası; Çelik, taş, cam, plastik vb. maddeden yapılmış gaz veya benzinle dolu tutuşturma aleti; Tabanca veya tüfeklerde bulunan tetik düzeni
""Nasıl oldu bilmem, eğilip yakarken çakaralmaz çakmak kıvılcım çıkardı.""
Çakmaksız
[sıfat; isim; isim] Çakmağı olmayan; Eski, kullanılmaz tabanca veya tüfek; Kibrit
Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü